25 Kasım 2010

Chp'li Kadınlardan "kadına Şiddete Hayır" Eylemi

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Kadın Kolları üyeleri, 25 Kasım Uluslararası Kadına Karşı Şiddete Hayır Günü nedeniyle Taksim Atatürk Anıtı önünde eylem yaptı.

CHP üyesi kadınlar, Taksim Atatürk Anıtı önünde toplandı. Pankart açan grup, İstiklal Marşı'nı okuyup, basın açıklaması yaptı. CHP İl Kadın Kolları Başkanı Avukat Tuğba Ütebay yaptığı açıklamada, "25 Kasım Uluslar arası Kadına Şiddete Hayır Günü dünyanın her yerinde kadına yönelik şiddetin en yaygın, en sıradan insan hakları ihlali olarak yaşanmakta olduğuna dikkat çekmek için var. Bütün dünyada ve Türkiye'de kadınlar kadın oldukları için şiddete uğruyorlar, kız bebek olduğu için doğmasına izin verilmemekten, yaşlılıkta yaşadıklarına kadar, yaşamın her döneminde kadınların hayatlarının bir gerçeği şiddet" dedi.

Her yaştan, her durumdan kadının, herhangi bir zamanda evinde, sokakta, işyerinde, bulunduğu herhangi bir yerde şiddete, taciz ve tecavüze uğrayabildiğini anlatan Ütebay, "Yoksulluk, kıtlık, savaş gibi hallerse kadınları şiddete karşı daha korumasız hale getiriyor. Türkiye'de CHP Kadın Kolları olarak iktidar ve muhalefette kadına yönelik şiddetin sona ermesi için sürekli bir çaba içerisinde olduğumuzu ve olmaya devam edeceğimizi bir kez daha ilan ediyorum" diye konuştu.

CHP iktidarında Güldünya yasasını çıkartacaklarını belirten Ütebay, namus cinayetlerinin en ağır şekilde cezalandırılması için Türk Ceza Kanunu'nda gerekli düzenlemeyi yapacaklarını söyledi. Ütebay, "Namus cinayetlerine, 'namus' adı altında kadınların öldürülmesin sakat bırakılmasına karşı kararlı bir mücadele içinde olacağız" şeklinde konuştu.

24 Kasım 2010

ÖĞRETMENLER GÜNÜ

                                         ÖĞRETMENLER GÜNÜ     24 KASIM 2010



                                                                                              
   Bir toplumun gelişmesi ve kalkınması bilimdeki gelişmelere bağlıdır. Bilime önem veren toplumlar daha çabuk kalkınırlar. Bilim, ilk öğretimden başlayarak; eğitimin her kademesinde öğretmenler tarafından okullarda öğretilir. Bu nedenle bir toplumun geleceğinin biçimlenmesinde en büyük yük öğretmenlerin omuzlarındadır. Geleceğin insanını yetiştirme bakımından da öğretmenlerin önemi büyüktür. Bunun için öğretmenler toplumun en saygın kişileridir.

     izmir’in işgal edildiği günlerde Milli Kongre Cephesi ni öğretmenler kurmuşlardır. Yurdumuzun düşmanlar tarafından işgal edilmesine karşı duyulan öfke, Sultan Ahmet Mitingi ile dünyaya duyuruldu. Bu miting öğretmen olan Halide Edip Adıvar’ın öncülüğünde düzenlenmiştir. Atatürk öğretmenlerin bu çabalarını biliyordu. Ulusları kurtaracak yalnız ve ancak öğretmenlerdir.” diyerek öğretmenleri yüceltmiştir.


     Atatürk, kalkınma ve gelişmenin önemini yurt gezilerinde sık sık dile getiriyordu. Halkın yüzde doksanından fazlası okur yazar değildi. Kalkınmak için halkın okur yazar olmasının şart olduğunu biliyordu. Bunun için de okullara ve öğretmenlere gereksinim vardı. Bu nedenle Atatürk, yeni okulların açılmasıyla kalkınmada en büyük adımın atılacağına inanıyordu.

     1928 yılında Arap harflerini kaldırdı. Yerine öğrenilmesi daha kolay olan Latin harflerini kabul etti. Daha sonra, yeni harflerle halkı okuma yazma öğretmek amacıyla Ulus Okullarını (Millet Mekteplerini) açtı. Bu okullarda bizzat kendisi tahta başına geçerek yeni Türk alfabesini halka tanıttı. Böylece yeni harflerle okuma yazma seferberliğini başlattı.

     Atatürk’e, bu çabalarından dolayı, Bakanlar Kurulu 11 Kasım 1928′de Millet Mektepleri Başöğretmenliği unvanını verdi. Atatürk de 24 Kasım 1928′de “Başöğretmenlik unvanını kabul etti.

     Atatürk’ün, başöğretmenliği kabul ettiği 24 Kasım günü, 1981 yılından beri yurdumuzda Öğretmenler Günü olarak kutlanmaktadır.

     Öğretmenler Günü’nde okullarda, ilgili birimlerde törenler “düzenlenir. Bu törenlerde yapılan konuşmalarda öğretmenliğin kutsallığı, önemi, karşılaştıkları sorunlar konuşulur. Öğretmene duyulan sevgi, saygı dile getirilir.

    Bir kez daha öğretmenlerimize duyduğumuz sevgi ve saygıyı anımsayarak, Atatürk ilke ve inkilapları doğrultusunda,öğretmenlik mesleğine emeği geçen herkesi selamlıyoruz.

    ÖĞRETMENLER GÜNÜNÜZ KUTLU OLSUN.

18 Kasım 2010

BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN



Birlik ve beraberliğimizi, kardeşlik ve dostluğumuzu en sıcak şekilde hissedeceğimiz mübarek Kurban

Bayramınızı tebrik eder, mutluluklar dilerim.


                                                                                    Kadir BİLİR

14 Kasım 2010

Günümüzün Köpekleri

                                                                               Günümüzün Köpekleri

Çorum’un ünlü bir Koyun Baba’sı var ki söylenceleri dilden dile dolaşıyor. Koyun Baba her gün bir kez koyun gibi melermiş, sanı buradan kaynaklanıyor; üç köpeği varmış: Kara Kadı, Ala Kadı, Sarı Kadı. Bağdat Kadısı yöreden geçerken köpeklerin adlarını duyunca bozulmuş, padişaha başvurmuş. Padişah, Koyun Baba’yı çağırıp sormuş:


- Köpeklerine neden bu adları koydun?


Koyun Baba:

- Kadılar haram helal bilmezler, benim köpeklerim haram yemezler...

Padişah denemeye karar vermiş. Yirmisi helal, yirmisi haram kırk kap yemeği köpeklerin önüne koymuşlar. Hayvanlar helal yemekleri yiyip ötekine dokunmamışlar.

Koyun Baba kendisini padişaha şikâyet eden Bağdat Kadısı’na şöyle bir bakmış, adam sizlere ömür...
*
Çağ değişti, günümüzün köpekleri sürekli haram yiyorlar; ye babam ye!..

Üstelik günümüzde Koyun Baba da yok..

Ama koyun çok...

"Cumhuriyet'i niçin yıkamazsınız?"

Bekir Çoşkun-Onuncu Köy




“Cumhuriyet'i niçin yıkamazsınız?”




Başınızı dört bir yana çevirip bakın; her şey Cumhuriyetin eseridir…

Şu şehirler, şu kasabalar, şu yollar, şu otomobil fabrikaları, şu üniversiteler, şu okullar, şu hastaneler…

Şu okul bahçesinde oynayan çocuklar…

Şu üniversiteli kız…

Şu sırtında bilgisayar çantası olan oğlan…

Son lokması ağzında, saçına tokasını takarken işine koşan kadın… Şu alnında yaşamın derin çizgilerini taşıyan duraktaki adam…

Ben…

Siz…

Hepimiz…
*
Türkiye Büyük Millet Meclisi…

Cumhurbaşkanı…

Başbakan…

İktidar, muhalefet, siyaset, seçim sandıkları, tümü Cumhuriyetin eseridir…

Cumhuriyetin koltuğuna oturmuş, Cumhuriyete burun kıvıran badem bıyıklı… Cumhuriyet olmasaydı inek güdecekti, Cumhuriyet adam etmiştir onu…

Cumhuriyetin eseridir…

Övünerek yaptıklarını söyledikleri her şey, ama her şey cumhuriyetin eseridir…

Türbanlısı…

Cüppelisi…

Yobazı dahi…

Tümü Cumhuriyet’in sağladığı özgürlük ortamının eserleridir…
*
“Çok iş yaptık” diyor cumhuriyete kızan ahmak…

Sekiz senede mi büyütüp de yetiştirdin; ekonomistleri, bankacıları, profesörleri, bürokratları, gemi, uçak, makine mühendislerini?.. O yolları yapan şantiye şefini, o dozer şoförünü, o haritacıyı, o kısım amirini, o plancıları?..

Pekiiii…

Cumhuriyet olmasaydı hangi toprak üzerine yapacaktın yol, hangi toprak üzerine kuracaktın fabrika?.. Hangi özgür-bağımsız ülkenin, hangi çağdaş okullarında büyümüş, hangi Batı gibi üniversitelerde okumuş insan gücü sana “çok iş yaptık” deme olanağını verecekti?..
*
Cumhuriyeti yıkma hevesiniz için dahi ona muhtaçsınız..

Onun demokrasisinden yararlanmak, onun özgürlük ortamına sığınmak, onun kurumlarını ve kurallarını kullanmak, onun koltuklarına oturmak, onun kıyafetini giymek, onun çatısı altında durmak zorundasınız…

Cumhuriyetin gücü de buradan gelir…

Bu yüzdendir; yıkamazsınız Cumhuriyeti…

8 Kasım 2010

10 KASIM



     10 Kasım’da, o unutulmaz acılı günde bir buket kasımpatı ile O’nu saygı ve artan bir özlemle anacağız. Gazi Mustafa Kemal Atatürk, “Aydınlanma Devrimi”nin, çağdaşlığın, uygar olmanın simgesidir".

Aydınlanmanın bilgesi İlhan Selçuk bir yazısında şöyle demişti:

                                “Atatürk geçmişin anısı değil, geleceğe bakışın önderidir.”

       Onuru, bağımsızlık duygusunu ve başını dik tutabilmeyi halkına aşılayan Atatürk, çağdaşlığa giden yolda hiç sönmeyen bir ışıktır.
      Atatürkçülük ateşini diri tutmak zorundayız. Bu ateşi diri tutmanın tek yolu devrim ilkelerinin ilerisinde, onların ruhuna uygun yeni ateşler yakmaktır. Ancak laik, demokratik Cumhuriyete ve Ulu Önder’e yönelik haksız ve acımasız saldırıların her geçen gün yoğunlaştığı bu duyarlı dönemde, “Büyük Kurtarıcı”nın izinde yürümek temel ülkümüz olmalıdır.
      Günümüzde Atatürk’e dudak büken, onun devrimlerinin evrensel boyutunu bir türlü kavramak istemeyen mandacılar, mürteciler, bölücüler ve tatlısu aydınları ve ikinci cumhuriyetçiler bilmelidirler ki Atatürk’ün kurduğu laik, demokratik Cumhuriyet asla yıkılmayacaktır. Türkiye üzerine oynanan oyunların farkında olan ve yaşamlarını ülkemizin aydınlık yarınlarına adayan sevgili dostlar, ulusal bilincin günden güne yitirildiği bu dönemde laik Cumhuriyete ve Ulu Önder’in bin bir emekle gerçekleştirdiği devrimlerine sahip çıkmak hepimizin birincil görevi olmalıdır.